Uydu Sistemleri Nedir ?

Uydular yörüngelerinin şekillerine, ağırlıklarına, sağladıkları hizmetlere ve benzeri pek çok kritere göre sınıflandırılabilir. Yaygın olarak kullanılan bir sınıflandırma türü ise yeryüzünden olan yüksekliklerine yani yörüngelerine göredir.

Yörüngelerine göre uydular 4 farklı yapıda incelenir;

Alçak Yörünge Uyduları (Low Earth Orbit - LEO);

Alçak Yörünge Uyduları (LEO) yeryüzünden 200-3000 km yükseklikte konumlanmışlardır. Kapsama alanları dardır. Bu nedenle evrensel hizmet sağlanabilmesi için çok sayıda LEO uydu kullanılmaktadır. (Iridium 66, Teledesic 288 uydu içerir). Atmosfer etkilerine maruz kaldıklarından ömürleri kısadır. Yörüngede kalabilmek oldukça hızlı hareket ederler, bu nedenle kapsama alanları 10-15 dakika içinde değişir.

Orta Yörünge Uyduları (Medium Earth Orbit- MEO);

Orta Yörünge Uyduları (MEO) 5000-13000 km yükseklikte bulunan uydulardır. Alçak Yörünge Uyduları (LEO) ile Yerdurağan Yörünge Uyduları (GEO) arasında bulunan yörüngede hareketlerini sürdürürler. Bu yörüngede bulunan uydular GPS hizmetleri gibi yer-konum belirleme için kullanılır.

Yerdurağan Yörünge Uyduları (Geostationary Earth Orbit-GEO);

İletişim amacıyla kullanılan uyduları çok yüksek alıcı-verici anten kulelerine benzetebiliriz. İletişim amaçlı uyduların hemen hepsi (Geosynchronous Equatorial Orbit - GEO) Jeosenkron Ekvatoral Yörünge üzerinde bulunan uydulardır ve yeryüzünden yaklaşık 36000 km yükseklikte Ekvator düzleminde yer alır. Dönme periyotları Dünya’nın dönüş periyoduna eşittir ve dolayısı ile yeryüzündeki bir gözlemciye göre durağan görünmektedirler.

Kapsama alanları neredeyse tüm dünyanın %40’ı olmak üzere oldukça geniştir. Yere göre sabit olmaları nedeni ile çeşitli hizmetler için oldukça elverişlidir. Kutup bölgeleri GEO uydular tarafindan kapsanmaz, ancak bu kısımda nüfusun yok denecek kadar az olduğu düşünüldüğünde çok da büyük bir dezavantaj değildir. Ayrıca, sadece 3 GEO uydu ile dünyanın büyük çoğunluğu kapsanabilmektedir. Ancak 36000 km gibi bir yükseklik söz konusu olduğundan, sinyaller yüksek gecikme ve yol kaybına uğrarlar. Yüksek gecikme değerleri, gecikmeye duyarlı uygulamalar için GEO uyduları elverişsiz kılar.

Yüksek Yörünge Uyduları (High Eliptical Orbit-HEO);

Yüksek Yörünge Uyduları (HEO), dünyaya uzaklıkları en fazla değişen uydulardır. Yörüngesel hareketi sırasında bir kutup bölgesi üzerinde dünyaya çok yaklaşırken diğer bir kutup bölgesinde ise dünyadan çok uzak bir noktadan geçer. Bu tip uydular, diğer uyduların erişemediği kutup bölgelerinde etkilidir. Daha çok bilimsel çalışmalar ve bölgede bulunan iş istasyonlarının iletişimi için kullanılırlar.

The Global Precipitation Measurement (GPM) ile birlikte dünyanın hidrolojik yapısını, kar ve yağmur gibi hava koşulları ve yağışları inceleyen uydu sistemleri kullanılmaktadır. Bu çalışmalar ile dünya üzerindeki tüm suların hareketleri incelenip suyun daha verimli kullanılabilmesi için yapılması gerekenler belirlenmektedir.

GPS (Küresel Konumlama Sistemi) günümüzde kişisel kullanımdan kara, deniz, hava filo yönetimine kadar pek çok kullanım alanı olan yer belirleme ve yönlendirme sistemidir. Küresel konumlama sistemi özellikle askeri alanda ve güvenlik uygulamalarında çok fazla kullanılmaktadır. Bu sebeple de teknoloji konusunda söz sahibi ülkeler kendi GPS uydu sistemlerini geliştirmeyi tercih etmektedir.

Kullanılan GPS Sistemleri;

Bu ülkelerde geliştirilen akıllı telefon ve tablet gibi kişisel kullanım cihazları da temel olarak kendi GPS uydu sinyallerini kullanmaktadır. Örnek olarak ABD’de Federal Communication Commission (FCC) Avrupa Birliği’nin GALİLEO sistemi için kullanım izni vermiştir. Bu sebeple BEİDUO veya GLONASS sistemleri temel alınarak geliştirilen cihazlar ABD’de devre dışı kalır.

Günümüzde şehir bölge planlaması ve şehir genişleme planlaması konularında da Uydu Gözlem Sistemleri ayrı bir öneme sahiptir. Bu sayede kaçak yapılaşma, SİT alanlarının izinsiz kullanımı gibi konuların önüne geçilmeye başlanmış ve daha sağlıklı bir şehir planlama yapılabilir olmuştur.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nün 7269 sayılı Afetler Kanunu ile; afet öncesinde, afet anında ve afet sonrasında yapılacaklar ile ilgili çalışmalar yürütülmekte, günün koşullarına uygun olarak yenilemeler üzerinde çalışılırken de Uydu Gözlem Sistemleri kullanılmaktadır. “Doğal Afetlerde Uydu Görüntülerinin Kullanımı ve International Charter-Space and Major Disasters” başlıklı makalede 13 Temmuz 1995 Senirkent Çamur Akıntısı Felaketi, 01 Ekim 1995 Dinar Depremi, 17 Ağustos-12 Kasım 1999 Marmara ve Düzce Depremleri, 03 Şubat 2002 Afyon (Çay) Depremi, 01 Mayıs 2003 Bingöl Depremi, Mart-Haziran 2005 yılı Bingöl (Karlıova) Depremleri hakkında uydu görüntüleme sistemleri ile alınan verilerin nasıl kullanıldığı anlatılmıştır.

Maden ve petrol gibi doğal kaynakların yerinin belirlenmesinde de uydu teknolojileri yerini almıştır. Uydulara yerleştirilen özel algılayıcılar ve kameralar sayesinde klasik maden aramada sıkça kullanılan tahmine dayalı sondalama, yerini tekniğe dayalı sondalamaya bırakmıştır.

Kutup bölgelerindeki buzulların erimeleri de yine uydu görüntüleme sistemleri ile incelenmekte, bu sayede dünyamızın daha sağlıklı bir hayat sürdürebilmesi için planlamalar yapılmaktadır.

Uydu Sistemlerinin desteklediği veri aktarım hızların artması ile birlikte yaşantımızda çok daha fazla yer almaya başlamıştır. Belki bir gün Jules Verne’nin hayal ettiği gibi evimizin bahçesinde bir fırlatma rampası bulunacak ve herkes kendi uydusunu bu rampalar yardımıyla uzaya gönderebilecektir.

“Hayal etmek ve hayalini hayata geçirecek güce sahip olmak” insan olmanın güzelliği bu değil midir? Hayalleriniz; yaşamınızın yol göstereni, yörüngesinden hiç çıkmayan uydusu olsun.

H.Koray Tutkun